9 Mayıs 2017 Salı

KURANA GÖRE KABİR AZABI



KURANA GÖRE KABİR AZABI yoktur…

Geleneksel dinde ve özellikle mezheplerde bizlere öğretilen ama kur’anda asla bahsedilmeyen, hatta bunun kabul edilmesi dahi kur’an ayetlerine ters düşen bir konu olan kabir azabı konusu çok istismar edilen bir konu.

Bizlere bu konuda söylenenleri kur’an ayetleri ile karşılaştırıp konuyu kuran ölçüsünde değerlendirelim.

Allahın bizlere bahsetmediği, açıklamadığı ve kendi katından konular vardır elbette.




çünkü ; LOKMAN Suresi 27. Ayet;

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.




Allah söz söyleme konusunda bir sıkıntı çekmez. Ve eğer bir konuda inananlar sorumlu tutulacaksada Rabbim mutlaka vahyetmiştir.

Enam 38:Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde hasredilirler.

İsra 89; Yemin olsun, biz bu Kuran’da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.

Enam 114: Allah size Kitap’ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?)

Zühruf 44 Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.

Demek ki Rabbimiz bu kitapta hiçbir eksik bırakmadığını ve her benzetmeden, konudan nice örnekler verdiğini ayrıca kur’anı ayrıntılı kıldığını ve işin ilginci sizleri bu kitaptan sorumlu tutacağını bizlere açıkça söylüyor. Peki, tüm söylenenler sorumlu olduğumuz kitapta neden yok dersiniz?




Peki, Yaratan kur’anda bahsetmediği böyle konular hakkında ne diyor, önce yine her zaman yaptığımız gibi kur’an ayeti ile açıklamaya çalışalım. Önce aşağıdaki ayeti lütfen dikkatlice okuyalım.

Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.

Lütfen ayeti iyice okuyunuz. Ne diyor Yaratan, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şey hakkında, yine Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylememizi HARAM kıldığını yasakladığını çok açık bir şekilde belirtiyor. Bu ayeti lütfen unutmayalım. Şimdide kabir azabı konusunda günümüzde söylenenler hakkında araştırma yapalım önce.

( İnsanlar ölür ölmez kabir diye bir çukura konuyorlar. Hemen sonra munker-nekir melekleri geliyor, soru sormaya başlıyor: Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim? gibi sorular… Müslümanlar bu sorulara: Rabbim Allah, dinim İslam, Peygamberim Hz. Muhammed diye cevap veriyor. Kâfirler ise.- Hah, hah anlamadım diyorlar. (Fıkhul Ekber, Aliyyul Kari Şerhi).)( Kabir, müminler için cennet bahçelerinden bir bahçe, kâfirler için ise cehennem çukurlarından bir çukurdur.)

Kabirde sual ve azap

Eskilerden beri nesilden nesile aktarılan yanlış inançlardan birisi de kabir suali ve kabir azabı meselesidir. Bizim de çocukluğumuzdan beri dinleye geldiğimiz kabir suali ve kabir azabı çok korkunçtur. Ölü mezara konulduğu zaman münkir ve nekir adında iki melek gelirmiş, karayüzlü, bir dudağı gökte, bir dudağı yerde, ellerinde demir topuzlu sopa olanbu iki sözde melek, ölüyü sorguya çekermiş. “Rabbın kim? Nebin kim?” diye sorular sorarmış. Bilemezse, ellerindeki topuzlu sopa ile ölüye vurmaya başlarmış. Böylece ölüyü sürekli döverlermiş.

Diğer bazı anlatımlara göre de, kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. Buna göre, insanların bir bölümü kabire konulmakla cehenneme atılmış olmaktadırlar.

Kısacası kabir suali ve kabir azabi dinleyen herkesin içine birkorku, bir ürperti halinde yerleşir. Özellikle biraz yaşlı insanların kalbinde sürekli bir kabir azabı korkusu vardır.

Peki böyle bir iddia neden Kur’an’da yok

Önce hemen ifade edelim ki, kabir suali ve kabir azabı ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de hiçbir beyan yoktur.




Kur’an’da 250 den fazla ayette azaptan bahsedilir. Hepsinde de ahiretteki ve dünyadaki azap söz konusudur. Kabir azabı ile ilgili bir tek ayet yoktur.




Burası çok önemlidir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de yüzlerce ayette cehennem ve cehennem azabı anlatılmaktadır. Ama bunların içinde bir tek ayette bile kabir azabını açıklayan ifade yoktur. Elbette karşılaştığımız her şeyi Kur’an’da aramak doğru olmaz ama, biz Kur’an’da trafik kurallarını aramıyoruz. Biz, zaten yüzlerce ayette azaptan ve cehennemden bahsedildiğini, fakat bunların içinde kabir azabının bulunmadığını söylüyoruz. Öyle ya madem yüzlerce ayette azaptan ve cehennemden söz ediliyor, bunların içinde bir tane de olsun kabir azabından bahsedilirdi. Yok öyle bir beyan… O halde,“Kur’an’da kabir azabı yoktur” dediğimiz zaman bunun anlamı çok önemlidir. Demek ki, kabir azabı diye bir şey yoktur İslam’da…

Kabir azabı Olmadığı gibi Kur’an-a aykırı

Kabir suali ve kabir azabı ile ilgili inanç, Kur’an-ı Kerim’e aykırıdır. Sadece Kur’anda bulunmadığından dolayı değil, genel olarak Kur’anı Kerim’in ruhuna aykırıdır. Bu hususu birçok yönden açıklamak mümkündür.

İki melek gelip kabirdeki ölüye sual soracakmış. Peki ölü bir şey işitir mi? Kur’anı Kerim’deki ayet, ölülerin bir şey işitmeyeceklerini söylüyor.

“Kuşkusuz sen ölülere bir şey işittiremezsin…”

Neml Suresi: 80

Rum Suresi: 52

Biz de biliyoruz ki Kur’anı Kerim’de beyan ediyor ki, ölüler bir şey duymazlar. Öyle ise o sözde karayüzlü melek ne diye gelip de ölüye sorular soracakmış? Yüce Allah öyle boşu boşuna melekleri gönderip bir şey işitmeyen ölüye sorular sorduracak, duyup cevap veremedikleri için de ölüyü demir sopalarla dövdürüp azap ettirecekmiş.

Böyle bir saçmalığı Allah’a maletmek ne kadar çirkindir. Allah’ın irade ve hikmetine uyar mı bu?

Dirilme kıyametten sonra

Ölülerin dirilmesine ait Kur’an-ı Kerim’de çok sayıda ayet-i kerime vardır. Bu ayetlerin hemen tamamı ölülerin kıyametten sonra diriltileceğini açıklamaktadır. Hiçbir ayet de ölülerin kabirde dirileceğini beyan etmemektedir.

Yasin 51: Nihayet Sur’a üfürülecek(Kalk borusu çaldığında). Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.

Yasin 52 :

“Şöyle diyecekler: “Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın söz verdiği şeydi. Demek elçiler doğru söylemişti.”

Evet, altını çizerek tekrar edelim, ölülerin diriltilmesi kıyametten sonradır. Dolayısıyla ölü kabirde işitmez, duymaz ve dolayısıyla ona herhangi bir soru da sorulmaz ve ölüye herhangi bir azap ve ceza da uygulanmaz.

Çünkü ölüm sonrası cezada-ödülde ahirette hesaptan sonra

Müşriklerin, kafirlerin ve diğer zalimlerin azaba uğrayacağını Kur’an-ı Kerim yüzlerce ayetinde beyan etmektedir. Ancak bütün bunlar kıyametten ve insanlar hesaba çekildikten sonradır. Ayetler böyle açıklıyor. Hiçbir ayette, kıyametten ve hesaba çekilmeden önce insanların cehenneme atılacağına dair hiçbir beyan yok. Dolayısıyla kabir azabı da yoktur. Kabirin bir cehennem çukuru olduğu da yanlış ve yalandır.

Yüce Allah’ın hesaba çekmeden, mahkeme-i kubrada yargılamadan ceza vermesi ilahi adalete aykırı olur. Yargısız infaz olur. İlahi adalet sistemi öyle değildir. Kur’ana aykırı düşer. Sonuç olarak İslam’da kabir suali ve kabir azabı yoktur. Sual de azap da kıyametten sonradır. Kur’an-ın beyanları söyledir.

Önce kabir azabının, kur’an ayetlerine baktığınızda asla olamayacağını gösteren ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum.

Nahl 21:Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.

Demek ki bu ayete göre öldükten sonra yalnız mahşer günü diriliş var. Kabirde tekrar dirilip hesaba çekilmiş olsak mahşerde dirileceğimizi bilmemiz gerekir.

Duhan 56:Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar.

Bu ayetten de anlaşılıyor, bizler öldükten sonra eğer kabirde dirilip hesaba çekildikten sonra yine öldürülecek, daha sonra mahşer günü diriltileceksek, iki kez ölüm tatmış oluruz. Buda bu ayete ters düşer.

İsra 52 :Sizi çağıracağı gün, onu hamt ederek çağrısına derhal uyacaksınız. Ve sadece az bir süre kaldığınızı düşüneceksiniz.

Yüce Rabbimiz bu olayı da uykuya benzetir. Nasıl saatlerce uyuduğumuz halde, zaman kavramını yitirip bir göz kırpması kadar uyuduğumuzu sanırsak, benzer şekilde öldükten sonra diriltilinceye kadar bir yokluk yaşarız. Eğer mahşer gününden önce bir hesap olsaydı kabirde, önce yapılanlar hatırlanacaktır.

Enam 60:O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O’nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.

Bu ayete de lütfen dikkat ediniz. Ömür bittikten sonra dönüşümüzde yaptıklarımızın hesabı sorulacağını söylüyor. Hiçbir suçtan iki kez hesap sorulup iki kez ceza alınamayacağına göre, demek ki hesap mahşer günü sorulacak olduğu anlaşılıyor.

Yasin 51: Nihayet Sur’a üfürülecek(Kalk borusu çaldığında). Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.

Yasin 52 :

“Şöyle diyecekler: “Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın söz verdiği şeydi. Demek elçiler doğru söylemişti.”

Neden şaşkınlık içinde Rablerine doğru giderlerken bu sözü sarfediyorlar? Niye şu sözü söylemiyorlar; “Bizi kabirdeki azaptan kim kurtardı?” veyahut “şimdi nereye götürülüyoruz, yoksa azaptan kurtulduk mu?” gibi sözler niye çıkmamış ağızlardan.. vesaire vesaire..

MU'MİNÛN 112

Buyurdu ki: Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?

MU'MİNÛN 113

Bir gün veya daha az bir süre kaldık, sayanlara sor, dediler.




yıllarca kalıp kabir azabı çeken bir kişi böyle sözler sarfedermi?

İnfitar 4:Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman.

5. İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.

Ama kabir azabı inancına göre kişi zaten daha kabirde ne yaptığını ne yapmadığını görmüş, bundan dolayı azaba ya da mükâfata tabi tutulmamış mıydı? Demek ki bu ayetten de anlaşılıyor öldükten sonra ilk hesap mahşer günü olacak.

Adiyat 9.10:İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi?

Ama kabir hayatı inancına göre kalplerde olanlar mahşer gününden önce bir sorgulama ile ortaya çıkarılmıyor muydu? Demek ki bu ayetlere de ters düşüyor kabir azabını kabul etmek.

Ali imran 185:Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.

Kuran ecirlerimizin kıyamet günü ödeneceğini söylerkenKabir hayatı inanışına göre ecirlerimizden (yaptıklarımızdan) dolayı kabrimizin cennet bahçelerinden bir bahçe olması ecirlerimizin kıyamet gününden önce ödeneceği anlamına gelmez mi? Demek ki bu ayetten de çok iyi anlaşılıyor, hesap görüleceği gün yalnız ve yalnız mahşer günüdür.

Şimdide kabir azabının var olduğuna delil gösterdikleri tek ayete bakalım isterseniz.

Mümin 45.46:Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar . Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.

Bu ayete baktığımızda firavun ailesinin azabın en kötüsünü kuşattığını söylüyor. Bu azabın hem dünyada hem de ahirette olacağını devamında da anlıyorsunuz zaten.




Yaratan sabah akşam sözüyle sürekli, devamlı ateşe sunulacağını belirtiyor ve bu ailenin ve kavmin mahşer günü azabın en şiddetlisine sokun sözleriyle de açıklık getiriyor.

Ayette bahsedilen sabah, akşam ateşe arz olunurlar sözünün kabirde olabileceği söylenerek kurandan delil aranmıştır. Bunu söylemek diğer yazdığımız tüm ayetle çelişir.

Ayrıca Yaratan yine kuranın tümünü düşündüğümüzde bazı cezaların bu dünyada da verileceğini bizlere bildirmiştir. Bu demektir ki Rabbimiz firavun ailesine bu dünyada da azap vermiş olması mümkündür.

Sabah akşam sözcüğü Arapçada sürekli anlamındakullanılır, buradan da ayette anlatılmak istenen hem mahşerde hem de yaşarken, Dünyada Allahın sürekli firavun ailesine azap edeceğini anlayabiliriz. İsterseniz bu sözlerimizi yine kurandan açıklayalım.




Ali İmran 56:Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların.

Tevbe 55: Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.74. ayet:….. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.

Rad 34: Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur.




Yukarıda yazdığımız bazı ayetler de çok açıkça söylüyor ki Rabbimiz hem bu dünyada, hem de ahirette yani mahşer günü cezalandıracağını çok açık ve net bildiriyor.




Eğer anlamıyorsanız da bunu farklı bir ayet ilede teyit edebiliriz.




Naziat 15-26:

15. Sana Musa'nın haberi geldi mi?

16. Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti:

17. Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.

18. De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı?

19. Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.

20. Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.

21. (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti.

22. Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü.

23. Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı:

24. Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi.

25. Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.

26. Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.




Atlama 25 . Ayeti bir daha oku ve sonra dön bir daha oku.

Dünya ve ahiret azabıyla diyor. Yani Kabir azabı teorisi güme gitti. Çünkü 25. Ayet firavun için dünya ve ahiret azabıyla cezalandırmadan bahsediliyor. Ara bir bölme yok.




peki şimdi Mümin 45.46 ayetlerdeki ifade:

Mümin 45.46:Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar . Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.




Ayetteki dünyadaki cezalandırmanın ne olduğu nerede diyenleriniz olabilir. Tabi bu sorunun cevabı yine Allahtan gelen vahiyde yine bir kez daha kurana bakalım: bu azap, ateşe sunulma ve (sabah akşam ifadesiyle)devamlı peş peşe olan olaylar nelerdir.




Araf Suresi, 130-137:

130-Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık.

Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah Katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.

132-Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz" dediler.

133-Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular.

134-Başlarına iğrenç bir azap çökünce, dediler ki: "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz.

135-Ne zaman ki, onların erişebilecekleri bir süreye kadar, o iğrenç azabı çekip-giderdik, onlar yine andlarını bozdular.

136-Biz de onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan habersizmişler (gibi) olmaları nedeniyle onları suda boğduk.

137-Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına olan o güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini, saraylarını) da yerle bir ettik.




işte Araf Suresi 130-137 ayetler le bu sabah akşam ateşe sunulmak ifadesinin karşılığı dünyada ne olarak verilmiş olduğu açıklanmıştır.

Kabir azabına delil olabilecek mümin suresindeki tek ayetide böylelikle doğru olamayacağı açıklanmış oluyor.

Zaten Kur’an ayetlerini bir bütün olarak almayıp içinden cımbızla sözleri aldığınızda asla ayetlerin anlaşılması da mümkün değildir. Bunu yapanlarda günümüzde olduğu gibi yanılgıya düşmekte ve İslam düşmanlarının ekmeklerine yağ sürmektedirler.Hıristiyanlar tüm bu ve buna benzer inanışları örnek verip, Kuranda İslam dinin de çelişki vardır diyerek bu yanlışlarımızı kullanmaktadırlar.

Konuyu toparlamak gerekirse Kuranı ve tüm ayetleri bir an düşündüğümüzde, Rabbimizin sizler için Kuran da her şeyden örnek verdim ve bu kitaptan sorumlusunuz, sizin rehberinizdir dedikleri ayetlerini hatırladığımızda kabir azabına inanmanın, Kur’an ayetlerinden haberdar olunmadığını ve birçok ayetleri de dikkate alınmadığını görürsünüz.

Son bir şeyi daha hatırlayalım. Kıyamet bir yargılanma günüdür. Yargılanma olmadan ceza olmaz. Kabirde de yargılanma söz konusu değildir. Ayrıca bir suçun cezası bir defa verilir. Aynı bir suçtan döne döne cezalandırmak YÜCE ALLAH’IN ŞANINA YAKIŞmaz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder